‘’Önemli değildir geldiğinde gelecek çiçekler / Lakin çok önemlidir giderken çok önemlidir güle güle diyecekler’’ bana ait olan bu söylemi her yeni göreve başlayan valiye, kaymakama, rektöre, müdüre fırsat bulursam mutlaka söylerim.  Kimi umursamaz burun kıvırır kimi de ‘’Hocam çok güzel, dur şuraya yazayım da unutmayayım’’ der. (eski Rektör Reha Bey yapmıştı)  Bu bağlamda 27.9.2024 mübarek Cuma günü Sayın Valimiz Doç. Dr. Zülkif Dağlı Bey’i konağından uğurladık. Bu vesile ile ilk defa konağın bahçesine girmiş bulundum. 

Aşağıda bahsedeceğim hususlardan dolayı vefa adına ilk defa bir vali arkasından makale yazmak içimden geldi. Çünkü güzellikler paylaşıldıkça ziyadeleşir kötülükler ise paylaşıldıkça normalleşir. Ümit ederim bundan sonrada güzellikleri yazmak nasip olur.

Hz Ali ‘’İnsanlarla öyle geçininiz ki, ölümünüzden sonra -ayrılığınızda- düşmanlarınız bile ağlasın’’ der.  Dostlar nasıl olsa üzülür, ağlar ama önemli olan düşmanları ağlatmaktır. Bu da her babayiğidin hakkı değildir. Çünkü karşılama resmi ama uğurlama gönül işidir. Bu arada orada farklı kesimlerden vatandaşları görünce demek ki gönüllere dokunmuş diye Sayın Valimiz adına sevindim.

Sayın Valimizden ilk geldiğinde -tanışmak ve eserlerimi takdim için- randevu istedim ama hemen vereceğini düşünmedim. Hatta Samsun’dan geldi eccük (halk tabiri) tepeden bakar randevu bile vermez diye düşündüm. O da ne, üç gün sonra özel kalemden ‘’Hocam, Sayın Valimiz sizi bekliyor’’ diye arandım. Hemen gittim. Özel kalemde beklerken, dikkatimi çekti, baktım makam kapısı hep açık duruyor. Meğer Sayın Valimizin böyle bir uygulaması varmış. Daha içeri girmeden gönlümde  +1 puan aldı.

Makama girdim. Çok sıcak karşıladı. O an sanki kırk yıllık dost gibi geldi desem yalan olmaz.  İkramını yaptı.  Ben kendimi bir uzun cümle ile tanıtınca, ‘’Sivil Savunma Uzmanı, sizinle görüşmek istiyor denince, uzmanın benle ne işi olur diye düşünmüştüm. İyi ki geldiniz hocam’’ dedi. Kitaplarımı takdim ettim. Üç kitabımı da baştan sona hızlıca inceledi. Bazı yazı ve şiirlerim dikkatini çekti. Hoşuna gitti. ‘’Hocam, seni tebrik ediyorum. Bu işler zor işler. Senin burada kıymetin olmaz. (Hele arada öyle değil mi hocam, diye teyit ettirmesi harika) Seni en iyi ben anlarım. Topluma hizmet ediyorsun. Aynen devam et’’ dedi.  Bu cümleler beni o kadar mutlu eti ki, kırk yıllık memuriyetimde ilk defa beni (bu arada Sayın Mustafa Çiftçi Valilimizi de saygıyla yâd ediyorum) samimi anlayan, değer veren bir vali karşımda duruyordu.  Sayın Valimizi dinlerken yıllar önce haksız yere daha kapıda yediğim acı fırçaları hatırladım. Nereden nereye… 

Müsaade istedim ayrılırken ‘’Hocam, dışarıda resim çekinelim. Kitaplarının da reklamı olsun. Bu eserler önemli. Yarın kime, nerede fayda sağlayacağı belli olmaz’’ diye iltifat etti.

Makamdan çıkarken sanki Türkiye’nin bir numaralı yazarı ben gibi cesaret geldi desem yalan olmaz.  Elhamdülillah paraya çok önem vermem, parayı amaç değil araç olarak görürüm. Bazen samimi bir teşekkür bazen bir bardak çay mutlu eder de akabinde yenilerini üretmeye çalışırım.

Geçen yıl bu zamanlar ‘’13 Ekim Dünya Afet Risklerinin Azaltılması Günü’’ nedeniyle tüm okullarda ‘deprem bilgilendirme ve tahliye tatbikatı’ yapılması isteniyor. Zirveden değil zeminden, sahadan tecrübe ile kaleme alınan, alanında ilk olup, okullara rehber olan ‘’Depremle Yaşamak’’ kitabımı, kendi imzamla tüm okullara, kurumlara ‘yapılacak tatbikatlarda rehber olarak istifade edebilirsiniz’ diye tavsiye ettim. (Halk kütüphanelerine, dostlara ve birçok okul kütüphanesine -annemin banka promosyon ücretini de kullanarak- okunsun diye 300 civarı hediye ettim) 

İki gün sonra Müdür Beyin imzası ile ‘’…bir daha tekerrürü halinde hakkınızda yasal işlem yapılacaktır’’ diye tekit yazısı geldi. Bunu görünce ilk önce niyete bak akıbete bak deyip şok oldum. Sonra da ‘’oh, kırk yılda bir tekidimiz oldu’’ deyip hemen ‘’kitabımdan istifade edilmesin(!)’’ diye ek yazı gönderdim. Ve akabinde şevkim kırıldı…

O hafta Sayın Vali kuruma brifing almaya geldi. Tüm amirlerle toplantıdayız. Gelir gelmez dedi. ‘’Mahir Hocam, seni tebrik ediyorum. Kitapların çok güzel, eve götürdüm, televizyon yanına koydum. Akşamları okuyoruz’’ Müdür Beye de dönerek ‘’Müdür Bey, Mahir Beyden daha farklı istifade etmeye çalış. Ben çalışmalarını yakinen takip ediyorum. Çok samimi, bazı şeyleri kendine dert edinmiş güzel işler yapıyor…’’ deyince, Müdür Bey: ‘’Sayın Valim, Mahir Bey emekli olacaktı. İkna ederek vazgeçirdik…’’ diye devam etti. Tekidin üzerine Sayın Valimizden böyle bir iltifatla karşılaşmak tarifi mümkün olmayan bir mutluluktu. Utanmasam içimden ağlamak geldi.

Bir hafta sonra randevu aldım. 4. kitabımı takdime gittim. ‘’Sayın Valim, bu kitabımın müsebbibi sizsiniz. Tekit yazısı gelince üzüldüm, ben mi kurtaracağım diye kaldırıp attım. Ama siz gelip -sanki özel tembih etmiş gibi- bana iltifat edince yeni bir heyecan geldi. Yazmaya başladım’’ dedim. Tekit yazısını önüne koydum. Şöyle bir baktı, gülümsedi. ‘’Hocam takılma sen işini yap. Bir sıkıntın olursa ben buradayım. Çekinme gel’’ deyince, ‘’Sayın Valim, ben tecrübeli memurum. Kimse ile sıkıntım olmaz. Sadece bilginiz olsun istedim’’ dedim. Bana değer verip ilgi gösterdi diye bir defa olsun özel işim için rahatsız etmedim. Sadece mahalli yazarlarla Çorum üzerine bir toplantı önerdim, ‘’çok iyi olur yapalım’’ dedi, maalesef zaman yetmedi. İnşallah yeni Valimize nasip olur.

Ben amir olsam makama çağırır, bir bardak çay ikram eder ‘’Hocam böyle bir yazı göndermişsiniz, yanlış anlaşılabilir. Bir daha yapmayın. Biz yine bir tekit yazalım dese, hatta gerekirse fırça atsa’’ saygı duyardım. Bu arada belki de bu yazıdan Müdür Beyin haberi bile yok diye de düşünmez değilim. Kendisini de severim. Veda yemeğinde de katılıp sevdiğimi, eleştirdiğimi akabinde helalleştiğimi yüzüne dediğim için -hocam iyi ki varsın demişti- makaleme yazıyorum.

Aradan zaman geçti. Kitabıma Ahlatçı Çorumgaz sponsor oldu. Valilikte bir toplantıda Müdür Bey ‘’Hocam, bir okul ayarla da kitaplarını beraber dağıtalım’’ dedi. ‘’Tamam, Müdürüm’’ dedim ama (biraz aksiyimdir) -tekit yazıldığı için- sitemimden dolayı okul ayarlamadım ve dağıtılmadı. 

Bir Hocamız, ‘’Çocuklar, siz bir işi samimi olarak yaparsanız arada ayağınıza çakıl taşları dokunabilir. Sakın ola samimiyetinizden bir şey kaybetmeyin aynen devam edin. Kırk yılda bir olsa da mutlaka bir kadir kıymet bilen çıkar’’ demişti. Bende memuriyetimin kırkıncı yılında bu güzellikleri yaşadım. Veda ziyaretimizde Sayın Valimiz ‘’Mahir Hocam, kitapları kolilerken kitabının birinci sayfasındaki (Yaşlı Anadan Beş Oğluna Mektup)  şiirini tekrar okudum. Harika’’ deyip yeni Müdür Beye ve ziyarette bulunan arkadaşlara ‘’okumadıysanız mutlaka okuyunuz’’ diye tavsiye etti. Şimdi de kitabımı Müdür Beyin makam odasında gördüm Ne diyelim, ne olursan ol;

 İnsanlarla aran iyi olsun el sevsin
Allah’la aran iyi olsun yer sevsin

Özeti: Sevgi gönül işidir. Herkes herkesi sevmek zorunda değildir. Ben kendi cephemden değerlendirerek Sayın Valimize vefa adına bu makaleyi kaleme aldım. Verdiğim seminerlerde, konferanslarda da saygıyla yâd ediyorum. Peki, kazanan kim oldu?

 Bu arada yeni Valimiz Sayın Ali Çalgan Bey’e de ilimize ‘’hoş geldiniz’’ diyor, afetsiz afiyetler içinde başarılar diliyorum.

TAVSİYE: Mahirane Söylemler ve –hikâyeden şiire sızan- Susamak, Depremle Yaşamak ve Kazalar Geliyorum Demez kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. 536 5681141 No.lu telefondan iletişime geçerek,  (150 TL) benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.