Hayat değişimden ibarettir. Hele son yarım asırda o kadar hızlı değişim yaşadık ki, yetişmek mümkün değil. Hele hele köylerde, ilçelerde kalanlar bu değişimi daha farklı olarak hissederler. Benimde yazar olarak en büyük şansım, kırsalın sıkıntısını şehrin rahatlığını yaşama ve bunu satırlara dökme imkânı bulmamdır. Çünkü ‘yaşamadan yazmak tadına bakmadan yemeğin lezzetini tarif etmek gibidir.’ İsterseniz lafı fazla uzatmadan dünden bugünlere tesettürde yaşadığımız değişimi şiir diliyle sizlere arz edeyim. Umarım beğenir ve biraz gülerken çokça düşünürsünüz. 

Yazma/dan, eşarba geçiş kınanırdı. Paça/dan, mandiğe geçiş kınanırdı. Mandik/ten, pijamaya geçiş kınanırdı. Siyah bürükten, beyaza geçiş kınanırdı. Çarşaftan, pardösüye geçiş kınanırdı. Eşarplı, bakımlı olmaya geçiş kınanırdı. Pardösü, daralmasına geçiş kınanırdı. Etek ceket giyimine geçiş kınanırdı. Pantolon gömlek giyimine geçiş kınanırdı. Eşarp altına pantolon giyimine geçiş kınanırdı. Başın açık olmasına geçiş kınanırdı. 

Daha neler neler kınanırdı.
Varsa ailede bunlara geçen. 
Dedeler - babalar kahvede bunalırdı
Hele hele hacı- hoca eşi, kızı, gelini olmak
Başta sanki taşımaktı demirden koca tokmak

Peki, ya bugün!
Etek kısaldı, pantolon parçalandı
Gömlek yırtıldı, göbek açıldı
Uzuvlar ortaya sınırsız saçıldı
Hacı - hoca, ’bu benim evlat’ demekten kaçındı

Kalmadı artık hacısı –hocası
Vallahi, memleketi sardı sancısı
Arada ikaz etse de anne babası
Söz dinlemez oldu artık bebeler

Çıplaklık birden moda olunca
Normal açıklık döndü masuma
Helal olsun(!) bizden yana
‘Buna da şükür’ dedik ya

Sahi bu memleket, 
Nereden nereye gitti?
Neyi kazandı, neyi kaybetti?
Şu tesettürü kim mahvetti?

El cevap:
Ben, sen, o
Yok, canım onlar
Lütfen kıvırmayalım
Neticede hepimizin günahı var

Bak(ma), üstü ile altı uyuşmaz
Streç giyer de ütüsü buruşmaz

Eskiden üç beş şehir de denirdi
Şimdi köylere bile böyle gelindi

Dini hükmünü bilmem amma
Bazen kapalılar açıktan fena

Çocukların yok suçu günahı
Üzerimize kaldı onların ahı
Yevmü kıyamette gelirse sual
Peki, ne cevap vereceğiz biz
Ey yetkili, etkili ve anne babalar

Bak, giymişsin kısacık giysini 
Örtmeye uğraşıp yorma kendini 
Oturunca kısa giysi uzamaz ki
Kalkınca uzun giysi kısalmaz ki

Allah resulü teşrif eylese evimize
Evladı saklar mıydık, görmesin diye

Sakın ha, kimseyi kınama asla
Yarın ne gelecek meçhul başa

Kimsenin kimseye diyeceği bir şey yok
Tencere dibin kara benim ki de daha çok

Gerek kalmadı artık, topa tüfeğe baskılara
Yapacağımızı sevgiyle yapıyoruz yavrulara

Hayır olmaz sonu, ‘hayır olsun’ demekle
Ancak hayır olur, topyekûn verilecek emekle

Şimdi düğüne derneğe girmeyelim
Çıkamayız içinden sonra ölmeyelim

Ben yaşayamadım evlat yaşasın dendi
Sonra onların başına kim bilir neler geldi?

Bilmem, neslimiz silkinip toplanır mı?
Yoksa bir felaket gelir de hoplatır mı?

Zamanla sınırsız özgürlüğü elde ettik
Lakin hepimiz bir şeyleri kaybettik

Haydi, topyekün şapkamızı koyalım önümüze
Sonra tefekkür edelim, nerede hata ettik diye

Hemen şimdi, ağla gözlerim ağla
Ağla ki, nâr/a su olsun bir damla

Eskiden ailede, herkes rahatsız olurdu
Uyuşturdular mı bizi, bu durum kayboldu

Acı gerçekler bunlar, darılmayın sözüme
Haksızsın derseniz, nezaketle yazın bize

Rabbim cümlemize eylesin hidayet
Aynı gemideyiz hepimiz, nihayet
Bizim için yok ki başka memleket
O halde, Müslüman çok dikkat et! 

Ah Timurtaş Hoca, ah!
Şimdi yaşasaydın, ne vaazlar ederdin
Muhtemel ki, çok sürmezdi de
Gümbürtüye giderdin