Eğitim-Sen Çorum Şubesi, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle bir etkinlik düzenledi.

Devlet Tiyatro Salonunda gerçekleştirilen ve sendika üyelerinin hazırlamış olduğu şiir ve müzik dinletisi yoğun ilgi gördü.

Nazım Hikmet, Deniz Gezmiş, Ahmet Arif, Sabahattin Ali gibi mücadele insanlarının anıldığı, cinayetlere kurban giden kadın ve çocuklarla ilgili mesajların verildiği etkinlikte türküler, şarkılar ve şiirler okundu, halaylar çekildi.
Müzik dinletisine; Ali Bektaş, Cansu Hardal, Çiğdem Kocabıyık, Emre Özkeskin, İbrahim Çelikcan, Onur Yiğit, Özüm Özkeskin, Serkan İşçi, Songül Öztürk Turan ve Zeynel Demir katılacak.

Barış Meriç ve Çiğdem Önal Kocabıyık’ın sunumunda gerçekleştirilen etkinlikte Sezgin Kundukan’ın skeci ise yoğun alkış aldı.

Eğitim-Sen Şube Başkanı Kenan Sırma, etkinliğin açılış konuşmasında bu yıl 5 Ekim kutlamalarının, Eğitim Enternasyonali tarafından “öğretmenin sesine değer ver” şiarıyla kutlandığını belirterek, “Yıllardır eğitim ve bilim emekçilerinin sesini duymayanlar ve taleplerimizi görmezden gelenlere karşı bu yıl 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü ülkenin dört bir yanında kutluyoruz. 

Eğitim Sen açısından 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü, klasik anlamda sadece ‘kutlanan’ bir gün değil, eğitim emekçilerinin uluslararası alanda birlik, dayanışma ve örgütlü mücadelenin simgesi olan bir mücadele günüdür” dedi.
Kenan Sırma, konuşmasında özetle şu konulara değindi:

“Öğretmenlik mesleğini değersizleştiren, bizleri kariyer basamakları üzerinden bölen ve halkın değil hükümetin öğretmeni yapmayı hedefleyen Öğretmenlik Mesleği Kanunu’na karşı uzun süredir mücadele ediyoruz. Millî Eğitim Bakanlığı’nı Türkiye’nin altına imza attığı Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesine uygun hareket etmeye davet ediyoruz. 

Öğretmenlik mesleği açısından uluslararası genel kabullerin simgesi sayılan 5 Ekim’i her yıl biraz daha zorlaşan ekonomik, demokratik ve mesleki sorunlarla karşılıyoruz. Türkiye’de görev yapan eğitim ve bilim emekçileri, OECD ülkeleri arasında ekonomik, sosyal ve özlük haklar açısından yıllardır son sıralarda yer alıyor. Öğretmenlik mesleği ve mesleki idealleri, iktidar eliyle uygulanan bilinçli politikalarla birlikte hızla yozlaştırıldı. Yıllardır ülkeyi yönetenler ve eğitim politikalarına yön verenler öğretmenlik mesleğinde yaşanan nitelik kaybının artmasında en büyük pay sahipleri oldular. 

Öğretmenlerin yıllar boyunca büyük fedakârlıklara katlanarak çalışırken yaşadığı zorluklar ortadayken, çalışma ve yaşam koşulları ve mesleki saygınlıklarının giderek kötüleşmesi dikkat çekici. Geçtiğimiz yıllar içinde öğretmenlerin ekonomik ve sosyal sorunlarına ek olarak, mesleki saygınlıklarında da ciddi gerilemeler yaşandı. 

Kitap Fuarına ilgi salonlara sığmıyor Kitap Fuarına ilgi salonlara sığmıyor

Yaşadığımız tüm olumsuzluklara, işimize, ekmeğimize ve geleceğimize yönelik ağır tehdit ve saldırılara karşı birleşmek zorundayız. Kaybedilme noktasına gelen mesleki saygınlığın yeniden kazanılması, öğretmenliğin uluslararası standartlara uygun ve bilimsel bir anlayışla ele alınması ve tüm eğitim emekçilerinin ekonomik, sosyal, mesleki ve özlük sorunlarının çözülmesi için burada bulunan herkese önemli sorumluluklar düşüyor. 
Nitelikli eğitimin nitelikli öğretmenle mümkün olduğu gerçeği ortadadır. Bu nedenle öğretmen yetiştirme ve kadrolu istihdam konusundan başlayarak, sadece öğretmenlerin değil, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretilmesi için somut adımlar atılması gerektiğini sürekli vurguluyoruz. OHAL KHK’leri ile haksız ve hukuksuz şekilde görevlerinden ihraç edilen meslektaşlarımızın ve barış akademisyenlerinin yaşadığı hukuksuzluğun bir an önce görevlerine dönmesi talebimizi buradan bir kez daha yineliyoruz. 

İçinde bulunduğumuz bütün olumsuz koşullara rağmen Türkiye’de eğitim ve bilim emekçilerine sistem tarafından dayatılan politikalara mahkûm değiliz. Yıllardır yaşanan ekonomik kriz ve siyasi istikrarsızlık koşullarına ek olarak eğitim sisteminden kaynaklanan sorunlar, ekonomik, sosyal ve özlük sorunlarımızı ancak örgütlü mücadele içinde birleşerek çözebilir, alternatif bir eğitim sisteminin oluşturulmasına katkı sağlayabiliriz. 

Şu çok iyi bilinmelidir ki, eğitim sistemi ve eğitimin niteliğinde yaşanan bozulmanın sorumlusu öğretmenler, eğitim emekçileri değil, yıllardır piyasacı ve dinci politikaları hayata geçirmekte ısrar eden siyasi iktidar ve Millî Eğitim Bakanlığı’dır. Eğitim emekçileri rekabet etmek ve yarışmak değil, birlik ve dayanışma içinde, nitelikli eğitim için çalışmak istemektedir. Geleceğimizi ipotek altına alan ve iş güvencemizin altını boşaltmayı hedefleyen her türlü girişime karşı mücadele edeceğimiz bilinmelidir.”